Düşlerin Karanlığı
Hissettiklerini başka şeylere çarpıtmadan yorumlayabilme cesaretine sahip değildi genelde, ama bu sefer nerede unuttuğunu bilmediği bir hissin rüzgarına kaptırmıştı kendini. Bir Kasım sabahı kasvetinin ardından ansızın vuran güneş gibiydi. İçi titriyordu, delicesine titriyordu başta, sonraları bir sıcaklık yerleşiyordu yavaş yavaş hücrelerine ama geçmiyordu titremesi. Çok önceleri, sanki bu hayatından da önceleri deneyimlediği his gibiydi. Bu sıralar her belirdiğinde öyle bir heyecan silsilesi yaratıyordu ki içinde, kafasından hiç olmayacak şeyler, oyunlar, senaryolar geçiveriyordu dakikalar içinde. Zamanının dışına çıkıyor, ışık hızında geçen imgeler gelip geçiyordu siyah perdesinden. Geriye kalan dakikalarda, bu hissi yitirdiğinde ise içine yerleşen soğuk kasvetle yüzleşmek zorunda kalıyordu. Başlıyordu eziyeti o zaman, senaryolarının yaşanmayacağı ihtimalini düşünmesi bile mahvediyordu içini. Ne istediğini ilk defa bu kadar biliyordu oysa, ama olacak iş değildi bu. Keşke bilmes...